29 Ekim 2020 Perşembe

Tunç Soyer-Yerli Tohuma Sahip Çıkalım

   Yerli Tohuma Sahip Çıkalım

Başkanlığımı Celal Toprak’ın yaptığı Ekonomi Gazetecileri Derneği (EGD) üyeleri ile “Yerel Kalkınma Modeli” başlıklı online toplantıda bir araya gelen İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer;  Ülke olarak yerel tohumlara ve yerel hayvancılığın geliştirilmesine çok ihtiyaç olduğunu, Yerelde tohum ve hayvancılık rekabet gücünü arttırdığını, Türkiye ve dünyaya pazarlamak üzerine kurulu bir tarım stratejisi benimsediklerini vurguladı.

Gerçekdende "Covid-19 salgını bariz bir şekilde ülkemizde tarım politikası değişikliğine gidilmesi gerekdiğini gösterdi. Öncelikle gıda maddelerine yoğun ilgi gösterilmesi, sorunun çok boyutlu önlemlerle giderilmesini zorunlu kılmaktadır

Tarım sektörü stratejik bir sektördür. Gıda ve su, insanlar için en önemli ihtiyaç maddeleridir..Ülke düzeyinde arazi kullanım ve tarımsal üretim planlaması yapılmalı, tarım üretim miktar artışı, ürün çeşidi ve üretim sürekliliği sağlayan planlamalar yapılmalı.

Tarımsal ürün ithalatı sıfır seviyeye çekilmeli, girdi maliyetlerin düşürülmesi, ürüne  desteklerinin artırılması şart olduğudur. Tarım  insanların sosyo- kültürel yaşamlarını değiştirip şekillendiren farklı etmenleri mevcutdur. Tarım, yaşamın kaynağıdır.

insanlığın varoluşundan bugüne kadar önemini korumaktadır. Yaşam devam ettiği sürece de önemini koruyacaktır. 

Toplantı moderatörlüğünü yapan Ekonomi Gazetecileri Derneği (EGD) Başkanı Celal Toprak, yaşadığımız pandemi döneminde yerel kalkınmanın daha da öne çıktığını söyledi. Başkan Toprak “İzmir’de bu konuda somut adımlar atılıyor. Başkan Soyer ile bunları konuşmak istedik. İzmir’de atılan adımları birinci ağızdan dinlemek için buradayız” dedi.

 İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, yerel kalkınmanın bugüne kadar birbiri arasına duvar örülmüş, şehirlerdeki milyonlarca yurttaş ile alın teriyle ekmeğini kazanan üreticiler arasında bir köprü vazifesi gördüğünü ve bu köprüyü daha da güçlendirmeye devam edeceklerini söyledi. Yerli tohuma sahip çıkmak, üretilen ürünü işlemek ve katma değerini yükseltmek, üreticilerin kooperatif veya birlikler çatısı altında örgütlenmesini sağlamak, ürünleri tüm Türkiye ve dünyaya pazarlamak üzerine kurulu bir tarım stratejisi benimsediklerini vurguladı.

 İzmir özelinde yerel kaynaktan bahseden Başkan Tunç Soyer, “İzmir’in tarımsal büyük zenginlikleri ve değerleri var. Turizm anlamında da olağan üstü potansiyelleri var. Biz bu iki değeri ortaya çıkararak gücünü arttırmak ve bir yandan da ortaya çıkacak böyle bir tabloyu dünya ile entegre etmek için bir çalışma yapma ihtiyacı duyuyoruz. Amacımız dünyadan ilham alan ama aynı şekilde dünyaya ilham olan bir kent olmayı planlıyoruz” dedi.


 Tarımla turizmle ilgili birçok şey yaptıklarını vurgulayan Başkan Tunç Soyer, “Hepsinin arka planında en çok kafa yorduğumuz meseleyi söyleyeyim: O da demokrasi. Bugün dünyanın içine düştüğü sorunların büyük bölümü giderek otoriterleşen bir popülist iklimin hâkim olmasından ileri geliyor. Bu, ne yazık ki demokrasinin erdemlerinden, değerlerinden uzaklaşmayı da beraberinde getiriyor. Öyle olunca her koyun kendi bacağından asılıyor” şeklinde konuştu ve şöyle devam etti:

 “Eskiden tarım sadece tarlada ürün yetiştirmekten ibaretti dolayısı ile sadece ziraat biliminin konusuydu. Günümüzde tarım iletişimle, endüstriyel tasarımla, pazarlamayla ilgili bir sektör. Şunu bilmeliyiz ki ziraat bilimiyle ve toprağı eken insanla ile sınırlı bir şey değil tarım. Bir yandan bilimsel eşitliliği de işin içine katmayı başarmalıyız. Diğer yandan ise sürecin başından itibaren tohumdan ihracata kadar olan sürecin her bir etabının birbiri ile olan bağını ortaya çıkartarak o bağların biçimlenmesini ve arasındaki ilişkinin güçlenmesini sağlayarak sürdürmek zorundayız. Bunun olabilmesi ancak demokrasi ile mümkün.”

Ülke olarak yerel tohumlara ve yerel hayvancılığın geliştirilmesine çok ihtiyaç olduğunu anlatan Tunç Soyer, coğrafyanın iklimine, genetik kodlarına, geçmişine ve kültürüne çok daha uygun olduğunu ifade etti. Aynı zamanda bunların rekabet gücünü de arttıran imkanlar sunduğunu söyledi.

Soyer bu süreçte çok önemli başarılar elde edildiğinin altını çizerek, “Saksıda yetiştirdiğimiz bir avuç karakılçık buğdayı ile başlattığımız süreç bugün bin dönümün üzerinde bir üretime dönüştü. Bugün İzmir’in birçok ilçesinde kara kılçık yetiştiriliyor. Yerel tarımın korunması sahiplenmesi ve desteklenmesi üzerinde durmamız gereken çok önemli bir konu. Küçük üreticinin, aile çiftçisinin üretimine destek olmayı ve böylece başka bir tarımın mümkün olduğunu göstermeyi hedefliyoruz. Küçük üreticiyi desteklemek için çıktığımız yolda bir sembol oluşturduk.  Endüstriyel tarım dışında çiftçiyi yaşatmamız, kooperatiflere sahip çıkmamız gerekiyor. Biz kooperatifleri açık çek verdik. Ne üretirseniz alacağız diye. Yoksa üretim yaptıramayız” dedi ve şu noktaların altını çizdi:

 “Yerel tarımın korunması sahiplenmesi ve desteklenmesi üzerinde durmamız gereken çok önemli bir konu. Ne zaman küçük üretici toprağından hayatını idame ettirecek bir gelir sağlayamıyor o zaman köyden göç başlıyor ve o kadim kültür zayıflıyor ve köklerinden kopmaya başlıyor. Küçük üreticiyi desteklemek zorundayız. Kent dengesini sağlayabilmek ve tüketicinin sağlıklı ve çeşitli ürünlerle buluşması açısından küçük üreticiyi yaşatmak zorundayız. Buda kooperatifçilikten geçiyor. Üreticinin ürününü işlemek mutlaka katma değer bir ürüne dönüştürmeye ihtiyaç duyuluyor. Sonraki süreç ise işlenen ürünün uluslararası alanlarda pazarlanması. Böylelikle üretici kooperatiflerimizin de gücü artacak.”



 Dünyanın en büyük tarım ürünü ihracatçısı listesinde Hollanda’nın ikinci sırada olduğunu belirten Başkan Soyer, “İzmir tarihi boyunca Ege Bölgesi ile var olmuş. İzmir’i İzmir yapan şey aslında Ege’dir. Ege, tarih boyunca üzümünü, incirini, her şeyini İzmir üzerinden dünyaya pazarlayabilmiş. Hollanda dünyanın en büyük ikinci tarım ihracatçısı ülke konumunda. Ege Bölgesi Hollanda’dan biraz daha büyük ama Ege Bölgesi gibi bereketli bir coğrafya Hollanda’nın çok daha gerisinde. Bunu hazmedemiyoruz. Ve bunu değiştireceğiz. Kısacası biz bulunduğumuz noktayı hak etmediğimiz için yerel kalkınmaya önem veriyoruz. Bu dört ilke çerçevesinde sürdürdüğümüz tarım politikalarının yerelden kalkınmamızın önünü açacağını düşünüyoruz ve her biriyle ilgili birçok projeyi hayata geçiriyoruz. Tarım konusunda sürdürdüğümüz bu çalışmaları turizm için de yapıyoruz. İzmir’deki turizm aktörlerinin sesini dinliyoruz ve birlikte bir turizm planlaması yapıyoruz” dedi.

Adını ‘Halkın Bakkalı’ koydukları mekânlar açtıklarını da belirten Tunç Soyer.”Bu mekânlarda sadece kooperatiflerimizin ürettiği ürünleri satıyoruz. Türkiye’nin birçok üretici tarımsal kalkınma kooperatifinden ürün geliyor. Artık bu pazarlamayı sanal ortam üzerinden güçlendireceğiz. Bunun yazılımıyla ilgili çalışma tamamlanmak üzere. Önümüzdeki günlerde sadece iç piyasada değil, yurt dışına da ürünlerimizi pazarlayacağız. Burada özellikle ürünün işlenmesiyle elde edilen yeni endüstriyel ürünlerin olmasına gayret ediyoruz. Örneğin biz mandalina kurusu yapmıştık. Bu sayede ürün yaklaşık beş-altı misli değer kazandı. Daha önce bu ürün üreticinin elinde kalıyordu ”dedi.

yilmazparlar@yahoo.com


Kaynak; Net Haber Ajans


28 Ekim 2020 Çarşamba

Saype-Duvarların Ötesinde Dev Eller

   Duvarların Ötesinde Dev Eller 

Dev Fransız sanatçısı Guillaume Legros ( Saype)’nin, dağları, tarlaları süsleyen, en iyi dronlar tarafından görülebilen, devasa biyolojik olarak parçalanabilen eserlerinden, yeni projesi “Duvarların Ötesi” İstanbul’da

Dünyanın En Büyük İnsan Zinciri İstanbul’dan Geçiyor

İnsan zinciri ve insanların giderek daha fazla kendi kendilerine kapandıkları bir zamanda birlikteliği sembolize eden, çimlerde birbirine kenetlenmiş bir dizi eli püskürterek, yüzlerce metrekareyi kaplayan projesinin hedefi, Dünyadaki şehirlerin birbirine tutunmuş kolların benzer resimleri boyamak. Amaç "Birlikte Yaşamak", sınırların ötesine geçmek ve tarihin ölü olmadığını hatırlamak. 

Sokak sanatı ve kırsal sanatı (landart) birbirine bağlayan sanatsal bir hareketin sansasyonel öncüsü olarak tanınan Guillaume Legros’un  (Lakabı Saype, Say ve Peace kelimelerinden oluşturulan kısaltma), Duvarların Ötesinde (Beyond Walls) projesin İstanbul ayağı; İsviçre İstanbul Başkonsolosu Julien Thöni, Fransa İstanbul Başkonsolosu Olivier Gauvin hazır bulunduğu, Boğaziçi Üniversitesi Albert Long Hall’da gerçekleşen basın toplantısında tanıtıldı.


İstanbul Büyükşehir Belediyesi, Kültür A.Ş., Beşiktaş Belediyesi, Boğaziçi Üniversitesi, İsviçre Başkonsolosluğu, Institut français Turquie ve UPS'in desteğiyle gerçekleşen projenin basın toplantısında; İBB Kültür A.Ş. Kültür Etkinlikleri Müdürü Esra Koraltan, Boğaziçi Rektör Danışmanı Prof. Dr. Zafer Yenal, İsviçre İstanbul Başkonsolosu Julien Thöni, Fransa İstanbul Başkonsolosu Olivier Gauvin belediyemizden Kurumsal İlişkiler ve İletişim Direktörü Çağdaş Yıldızın konuşmalarından sonra Saype önemli mesajlar verdi. Saype’ın ‘Duvarların Ötesinde’ projesi kapsamında dünyanın en büyük insan zincirini yaratma amacıyla çıktığı yolda Paris, Andorra, Cenevre, Berlin, Ouagadougou, Yamoussoukro ve Torino gibi kentlerden sonra şimdiki durağı İstanbul 

Fikirlerin dolaşımında sanatın büyük önemi var.

İstanbul’da olmakdan duyduğu büyük onurdan söze başlayan Saype, fikirleri harekete geçirmek istediğini, değerleri, inançları paylaşmaya çalıştığını söyleyerek projeye destek verenlere teşekkür etdi.

Saype, “Fikirlerin dolaşımında sanatın büyük önemi var, dil engelinin ötesine geçiyor ve ancak sanatla gerçek bağlar kurulup yaratılabilir. İstanbul’da öyle bir dönemindeyiz ki birçok yerdeki gibi kutuplaşmalar söz konusu. Ancak beraber hareket edersek önümüzdeki sorunlarla baş edebiliriz. Çünkü her şeyiyle çok bağlantılı bir dünya içerisindeyiz. Tıpkı domino taşları gibi. O nedenle sorunlara çözüm bulmak için birlikte, ortak bir sesin oluşturduğu kimlikle hareket etmeliyiz. İnsan zinciri oluşturmak için de kenetlenen ellerden daha anlamlı bir sembol olabilir mi? Burada fiziki değil zihinsel sınırları aşmak istiyoruz ve maalesef insanlık tarihinden beri kafamızda sınırlar var" şeklinde konuştu.

Projelerin oluşmadaki şekillenmedeki fikir kaynağı ile ilgili sorumuzun anahtarı durumundaki vermek istediği mesaj ve en ilgi gören eseri yani mesajı, sorumuza aldığımız cevapla, barışcıl aktivist sanatcı olduğu  izlemini hemen gösterdi.

Bağımsızlığı, Cumhuriyeti, Devrimi Ve Demokrasiyi Kutlayan İkonik Bir Anıt

Saype'nin Afrika'ya sıçrama yapmak isteyişinin ve Ouagadougou, Ulusal Kahramanları anıtının dibindeki çalışması, amacı, bağımsızlığı, cumhuriyeti, devrimi ve demokrasiyi kutlayan ikonik bir anıtın eteğinde önemini vurgulamak.   

Burkina Faso’nun büyük bir güvenlik ve jeopolitik krizden geçtiğini, şu anda ülkenin iyimserlik, destek ve karşılıklı yardımlaşma mesajlarına her zamankinden daha fazla ihtiyaç duyduğuna inandığnı, söyledi.

Ouagadougou ve Yamoussoukro gizemleri, göçmenleri insan ticaretine ve bununla bağlantılı sömürü ve istismara karşı savunmasız kılan modern kölelik arasındaki bağlantıyı dile getirmek. 

Göçmenlerin en savunmasız ve hangi koşullarda modern köleliğe açık olduğunu vurgulamak, Köleliğin başlangıç yeri Afrika’ya odaklanmak, insan tarihinin en utanç verici zamanı hatırlatmak.     

Günümüzde seyreden, göçmenlerin insan kaçakçılığın, zorla çalıştırma ve modern köleliğe dikkat çekmek duyarlık kazandırmak savunmasızlık alanların yok olmasın sağlamak mülteciler için çarpıcı 'umut mesajı'oluşturmak.

Toplantı sonrası pandemi nedeniyle geleneksel toplu foto Boğaziçi Üniversitesi Albert Long Hall bahçesinde çekiminden sonra basın toplantısı sona erdi.

yilmazparlar@yahoo.com


kaynak: Net Haber Ajans

20 Ekim 2020 Salı

Roman Federasyondan Düğün

 Roman Federasyondan Düğün

Özgürlüklerine tutunmuş gibi görünen, basit şeylerden ve doğanın sağladığı güzellikle nasıl yetineceklerini bilen, birbirine sıkı sıkıya bağlı aile ve topluluk yapıları olan, güvenlik duygusu taşıyan Romanlardan olan İstanbul Roman Dernekleri Federasyonu Genel Sekreteri Nebahat Bilgiç kızını evlendirdi.



Roman Düğünü söz konusu olunca eğlence, neşe, mutluluk kaçınılmaz. Bu güzel düğünün Nikah şahitliğini, Üsküdar Kaymakamı Murat Sefa Demir Yürek ve Tarım ve Orman Bakanı Baş Danışmanı Metin Özçeri yaptı.




Romanların herkesle kaynaşmasını, Roman toplumu için yeni evlerin yapılmasını, Romanların durumunun iyileştirilmesi, Hükümet ve yerel yönetimler de Romanlarla fazla ilgilenmesini, içlerinden mimar, avukat, doktor vs.çocuklar yetiştirmek isteyen ve eğitimleri için, fakir aile çocuklarına gerekli koşulların sağlanması, çocuklarına burs verilmesi eğitim malzemelerin tedariki gibi faliyetlerine ve diğer yoğun çalışmalarıyla herkesin takdirini kazanan, İstanbul Roman Dernekleri Federasyonu Genel Sekreteri Nebahat Bilgiç, kızı Sedef Bilgiç’i Emniyet mensubu Burak Dincel ile evlendirdi.

Nikah iki gün öncesi kına gecesi, eşi benzeri olmayan eğlence neşe içinde geçti. Orijinal Hindistan kıyafetler içinde davetliler gece saatlere kadar doyasıya eğlendiler.

Ailenin öneminin altını çizen, farklı gruplar arasında, bağları gösteren, Roman toplumunda evlilik, geleneksel olarak görücü usulü olması arzu edilir. Potansiyel Gelin-Damat çiftinin ebeveynleri, çocukları için ideal bir eş bulmaya yardımcı olmalarından kaynaklanmaktadır.

Kökleri Hindistan’a dayanan, Avrupa’da 15 milyon olarak tahmin edilen nüfuslarıyla en büyük azınlık grubu teşkil eden Romanlar, Avrupa’da hep dışlanmalarına rağmen ayakta kalmayı başardılar.

Türkiye’deki Roman nüfusu, tam bilinmemekle beraber 2 milyondan fazla olduğu, kimilerine göre 5 milyon gibi rakamlar söyleniyor. Kötü koşullarla, fakirlikle suçların yolu sık sık kesiştiği gerçeğiyle, bazıların suçlara bulaşmış durumda olmasıyla toplumu kötü olarak etiketlemektedir. İşe alınmamaktalardır. Daha iyi koşullarda  yaşamayı amaçlamaktalardır. Eğitimle kariyerli meslek sahibi isimler kazandırılmalı ve bu isimler örnek olmalıdır.



Sağlık, eğitim ve iyi koşullarda ikametgah gibi projeler için, çok fikirlerle Hükümet ve yerel yönetim kapılarını aşındıran, İstanbul Roman Dernekleri Federasyonu Genel Sekreteri Nebahat Bilgiç, toplumundaki marjinal konumlarını çalışma, deneysel verileri kullanarak, güç farklılıklarının Romanlar ve yerleşik nüfus arasındaki sosyal ilişkileri nasıl şekillendirdiğini ve damgalanmanın Romanları zayıflatdığı gerçeğiyle iyileştirmenin aynı zamanda tüm toplumuda sağlıklı yapacağı görüşünü savunuyor.

yilmazparlar@yahoo.com

3 Ekim 2020 Cumartesi

Turizmde Beyin Fırtınası

 Turizmde Beyin Fırtınası

Covid Salgını turizmde yeni seyahat trendlerinide beraberinde getirdi. İnsan tutumunu, niyetini temel alan, turistlerin davranışlarını, düşüncelerini anlayan bilinçli turizmin yeni akımlarını öngören, SKAL İstanbul kulübü krize çözüm aradı. Dijital ortamda Zoom üzerinden geniş katılımlı bir çalıştay düzenledi.

Siyasi çerçeve koşullarına bağlı olan, salgın dönem Turizmine kilit kararlar veren siyasi irade olmasına ve ne olacağını tahmin etmek çok zor görünmesine rağmen, sektör tüm krizlerin kralı olarak çözümler üretiyor. Pazar katılımcıları, potansiyel talebi incelemek ve yeni ürünler hazırlamak için buna odaklanıyor.

Üç milyar insan evde oturuyor ve enfeksiyondan korkuyor, sınırlar kapanıyor, vizesiz rejimler iptal ediliyor, uçaklar uçmuyor, oteller boş ve personel işten çıkarılıyor. Ama er ya da geç salgın sona erecek. Dünya karantinalardan çıkmaya, bağları yeniden kurmaya ve seyahat kısıtlamalarını kaldırmaya başlayacak. Bundan sonra turizm nasıl olacak?

Gerek üye sayısı, gerek gerçekleştirdiği projeler ile dünyanın en önemli kulüplerinden olan, Yönetim Kurul Başkanlığını Ayşe Önen’in yaptığı İstanbul SKAL Kulübü yine bir ilke imza atarak, Arama Konferansı konusunun uluslararası öncülerinden olan Prof. Dr. Oğuz Babüroğlu yönetiminde çalıştay düzenledi. 

Yaptığı açılış konuşmasında Ayşe Önen özetle, Tüm Dünyayı  derinden  etkileyen ve insan hayatını da tehdit eden, benzeri görülmemiş bir süreç  yaşadığımızı, en çok etkilenen, turizm sektörü olduğunu, birkaç aylık iyileşme algısı olsada geleceği şekillendirmeye, çalıştıklarını söyledi.

Başkan Önen, “2020  yaz sezonunu  bitirdik, yaşadığımız  tecrübelerle,  turizm endüstrisinin paydaşları olan bizler, bir araya gelip,  ortak  sorunları  bulmaya, daha iyiye ulaşmak, ve  yeni  normaller  çerçevesinde neler yapılması gerektiğini  belirleyerek,  hedefler  seçmemizi sağlayacak “Arama Konferansı” düzeninde, bir beyin fırtınası yaparak, geleceğe ortak akılla bakmak istedik.” Diyerek Dr. Oğuz Babüroğlu, teşekkür ederek Moderatöre sözü bırakdı. Başkan Önen ayrıca Babüroğlu’na teşekkür ifade eden TEMA vakfina geçmişi, günümüzü, geleceği sembolize eden 3 Fidan bağışladıkları sertifikayı, sanal ortmada takdim etdi. 

Seyahat ve turizm endüstrisinin tüm sektörlerini çatısı altında toplayan tek uluslararası organizasyon olan ve sektörün önemli isimlerini bir araya getiren SKAL İstanbul Kulübü, Eylül ayı toplantısı için bir araya geldi. Tüm dünyayı etkisi altına alan Covid-19 salgını nedeniyle sanal ortamda düzenlenen interaktif toplantı Arama Konferansi ekolünün  öncüsü, Arama Katılımlı Yönetim Danışmanlığı Kurucu Yöneticisi, Sabancı Üniversitesi Yönetim Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi ve Yazar Prof. Dr. Oğuz Babüroğlu moderatörlüğünde gerçekleşti. 

Yeni dönemle birlikte yeni trendlerin ortaya çıktığından söz eden Prof. Dr. Babüroğlu, inovasyon ve dijitalleşme, hijyen ve sağlık güvenilirliği, temassız işlemler, kişiye özel seyahat ve konaklama tercihleri, yeni turistik bölgelerin tercih edilmesi gibi yeni akımlara değindi. Salgın döneminin olumsuz etkilerini en çok hisseden sektörlerin başında gelen turizm sektörünün yeni düzene uyum sağlamak için neler yapabileceğinin konuşulduğu toplantıda tüm üyelerin interaktif olarak katıldığı bir çalışma gerçekleştirildi. Zoom üzerinden çalışma gruplarına ayrılan üyeler, yeni dönem ile birlikte ortaya çıkan sorunlara çözüm önerileri geliştirdi. 

Grup çalışmalarında üç ana başlık ön plana çıktı

Grup çalışmalarının oldukça verimli geçtiği toplantıda öne çıkan konular arasında her zaman öncelikli olmasına karşın salgın ile birlikte önemi daha da artan hijyen ve sağlık güvenilirliği, online check-in ve check-out işlemleri gibi temassız işlemlerin gerekli yasal düzenlemelerle birlikte aktif hale getirilmesi vardı. Toplantıda öne çıkan bir diğer önemli konu da turizmde yerelleşmeydi. Sınırların kapalı olması nedeniyle dış turizmin yapılamaması, salgın nedeniyle ailelerin ve yakın arkadaş gruplarının bir arada seyahat etmesinin ötesinde geçimini sadece turizm ile sağlayan yerel halkın durmunun salgın ile olumsuz etkilenmesinden ötürü iç turizme ağırlık verilerek Türkiye’nin keşfedilmemiş yeni destinasyonların ortaya çıkarılmasının önemine dikkat çekildi.




Koronavirüs salgınının turizm sektörü üzerindeki şiddetli etkisi sır değil. Ancak çoğu kişi, durumun ne gibi değişiklikler getireceğini, COVID-19 sonrası dönem için turizm trendlerinin neler olduğunu merak ediliyor. Yine uzman görüşlerine göre yeni trendleri ilk bakışda, Uçuşlar yerine yol gezileri, Sağlık turizmi, Vahşi Yaşam Tatilleri, Glamping ve Ekoturizm, Çevrede bisiklet yolları, Gölde dinlenmek vs. deniz kenarında tatil, Aile seyahati, Yalıtılmış bir tatil olarak belirliyorlar.

Korkunun anahtar olduğu, bilinmeyenden korkma, enfeksiyon korkusu, birine dokunma, dokunulma, aile ve arkadaşlara bulaşma korkusu, birçok cephede ortadan kalkması ve tamamen ortadan kaldırılması için çok sayıda iyi haberin olması zaman alacak. O zamana kadar seyahat ve turizm tam anlamıyla küçük kulübesinde kalacak..

Yakın gelecekte, her biri kendi açısından önemli olan olası eğilimler uzmanlara göre; Ülke sınırları bir süre herkese açık olmayabilir. Bazı coğrafyalar bir süre tehlikeli olarak algılanabilir, ziyareti düşünülmez gelebilir. İş seyahatleri önemli ölçüde azalabilir. MICE pazarı bir süre çok zor duruma girebilir. Mega etkinlikler daha az çekici hale gelebilir. 

Grup yolculuğu küçülebilir. Boş zaman seyahatleri de bir süre azalabilir. Daha az sayıda öğrenci eğitim görmek için yurt dışına seyahat edebilir.  Din turizmi düşebilir. Emekli. olgun gezginler en büyük ölçüde etkilenebilir. Turizm, daha fazla iç yönelimli iç turizme dönebilir. Destinasyon düğünleri ciddi bir düşüş yaşayabilir. Okul gezileri kuruyabilir. Doğa zafer kazanabilir. Büyük olasılıkla doğa ve yaban hayatı, önümüzdeki aylarda anıtlara ve tarihe tercih edilebilir. Hava yolculuğu daha pahalı hale gelebilir. Havaalanları daha az kalabalık olabilir. Bu, havalimanlarında perakendecilikten makul ölçüde büyük potansiyel alan yiyecek ve içecek, yaşam tarzı, elektronik ve daha birçok marka etkilenebilir. Lüks oteller daha ucuza gelebilir. Yolculuklardan bir süre uzak durulabilir  Yol gezileri daha fazla tercih edilebilir. Aileler ve gençlerin, özellikle uzun hafta sonları ve kısa tatiller için, daha fazla dışarı çıkmayı tercih etmesi muhtemeldir. Memleket yolculuğu büyük bir segment olabilir. Yiyecek ve İçecek tüketimi etkilenebilir. Gastronomi turizmde düşüş yaşanabilir. Alışveriş ciddi bir gerileme yaşayabilir.

Müşteri daha fazla seçeneğe, daha fazla esnekliğe sahip olarak temel faktörler şunlar olacaktır:;Güvenlik: hem algılama hem de gerçeklik önemli olacaktır. Sağlık: hükümet zorunlu kontroller getirebilir. Hijyen: Bundan ödün verilmeyecektir. Markalar: Kaliteden yana olanlar kazanacaktır. Değer: İyi para için iyi bir değer, yeni anlayış olacaktır.

yilmazparlar@yahoo.com

      

Kaynak; Net Haber Ajaans

Dedeman Hotel Zinciri, Özbekistan'da Yenilikçi Bir Adım Atıyor-Yılmaz Parlar

  Dedeman Hotel Zinciri, Özbekistan'da Yenilikçi Bir Adım Atıyor Dünya çapında tanınan ve saygı duyulan otel zinciri Dedeman, Özbekistan...